Lass uns gehen!
Speaker:Du sprichst sehr gut Türkisch.
Speaker:Çok güzel Türkçe konuşuyorsun.
Speaker:Ich fühle mich endlich wohl, Türkisch zu sprechen.
Speaker:Sonunda Türkçe konuşma konusunda kendimi rahat hissediyorum.
Speaker:Ich bin mir nicht sicher, was es überhaupt bedeutet, fließend Türkisch zu sprechen.
Speaker:Türkçeyi akıcı konuşmanın ne anlama geldiğinden bile emin değilim.
Speaker:Ich fühle mich wohl, auf Türkisch zu sprechen und mich auszudrücken.
Speaker:Türkçe konuşma ve kendimi ifade etme konusunda kendimi rahat hissediyorum.
Speaker:Aber es gibt immer Dinge, die ich nicht verstehe.
Speaker:Ama her zaman anlamadığım şeyler oluyor.
Speaker:Ich denke, es gibt immer mehr zu lernen.
Speaker:Her zaman öğrenecek daha çok şeyin olduğunu düşünüyorum.
Speaker:Ich denke, es wird immer einige Türkischsprachige geben, die ich nicht ganz verstehe.
Speaker:Sanırım her zaman tam olarak anlamadığım bazı Türkçe konuşanlar olacak.
Speaker:Das könnte auch auf Deutsch stimmen!
Speaker:Bu Almanca için de geçerli olabilir!
Speaker:Manchmal habe ich das Gefühl, dass ich auf Türkisch ein anderer Mensch bin als auf Deutsch.
Speaker:Bazen Türkçe'de Almanca'dan farklı biri olduğumu hissediyorum.
Speaker:Ich liebe, wer ich bin, in beiden Sprachen!
Speaker:Her iki dilde de kim olduğumu seviyorum!